pick up
1. (daha aşağı bir yerde duran birini/bir şeyi) kaldırmak; (daha aşağı bir yerde duran şeyleri) kaldırmak/almak/toplamak. 2. (bir yere gelip/gidip) (birini) almak: I´ll pick you up at eight. Sekizde gelir seni alırım. 3. (birini/kargoyu) (arabaya) almak: He picked up the hitchhiker. Otostopçuyu arabasına aldı. 4. (polis) (birini) karakola götürmek; (polis) (birini) tutuklamak. 5. k. dili (birini) birlikte olmaya razı etmek; (birini) tavlamak. 6. (bir şeyi) rasgele/şans eseri (satın) almak/edinmek/öğrenmek/bulmak. 7. k. dili -i (satın) almak. 8. (dağınık bir yeri) toplamak, düzeltmek. 9. (radyo/televizyon istasyonunu, telsiz sinyalini) almak. 10 . k. dili (hesabı) ödemek. 11. (tempoyu) hızlandırmak. 12. (bırakılan bir yerden) devam etmek: We´ll pick up where we left off. Kaldığımız yerden devam edeceğiz.